Allah’ın yüce kitabına ve nebisinin sünnetine hizmet etmişâlimlerdendir. Bunlarla ilgili ilimleri öğrenmeye ve öğretmeye, bu ilimlerin hazinelerini ortaya çıkarmaya ve bu ilimlerle ilgili eserler telif etmeye kendisini vermiştir.
“Beğavî” ismi kendisine Horasan’da Merv ve Herat arasında ‘Bağ’ veya ‘Bağşur’ denilen beldeye nisbetle verilmiştir.[1]Ayrıca Kürk alıp sattığı için kürkçü anlamında olan “Ferrâ” ismiyle de anılmıştır.
Doğum Tarihi:
Hayatını aktaran eserlerde doğduğu yıl ile ilgili bilgi verilmemektedir. Sadece Yakut el-Hamevi ‘Mucemu’l-Buldan’da Hicri 433 yılında doğduğunu söylemiştir. Ancak ez-Zirikli ‘el-A’lam’da Hicri 436 yılında doğduğunu söyler.
Vefatı:
Hicri 516 yılında şevval ayında Horasan bölgesinde bir şehir olan Mervurruz’da yetmişli yaşlarında iken vefat etmiş, Şeyhi KadıHuseyn’in yanına defnedilmiştir.
Akidesi:
İmam Beğavî, Kitap ve Sünnet’e bağlı kalan selefi salihin imamlarındandır. İtikad konularında, özellikle de Allah’ın isim ve sıfatlarıyla ilgili konularda Ehli Sünnet âlimlerinin metoduna bağlı kalmıştır. Bununla ilgili bazı örnekler verelim: Müslim’in kader konusunda “Allah’ın kalpleri istediği gibi çevirmesi” bâbında[2]rivâyet ettiği hadisle ilgili olarak şöyle der:[3]
“Hadiste zikredilen parmak ifadesi Allah’a ait bir sıfattır. Kitap ve sünnette Allah’ın sıfatlarıyla ilgili olarak bu kabilden zikredilen her şey bu şekilde kabul edilir. Örneğin nefs, vech (yüz), ayn (göz), yed (el), ricl (ayak), el-ityan ve el-mecî (geliş), en-nüzûl (dünya semasına inişi), el-istiva (Arş’a istiva etmesi), ed-dahk ve’l-ferah (gülmek ve sevinmek) ve zikredilen bu gibi şeylerin hepsi Allah’u Teâlâ’nın sıfatlarındandır. Vahiy yoluyla bunlar bize ulaşmıştır, bunlara iman etmek, bunları zahirleri üzere, olduğu gibi, te’vil[4]etmeksizin, teşbihte[5]bulunmaksızın, Allah’ın hiçbir şeyde yaratılanlara benzemeyeceğine, zatı yaratılmışlara benzemediği gibi sıfatlarının da onlara benzemeyeceğine inanarak kabul etmek vâciptir. “Onun benzeri yoktur, o semi’ (işiten)dir, basir (gören)dir.”
Ümmetin ilkleri ve Ehli Sünnet âlimleri bu yol üzere yürüdüler. Allah’ın sıfatlarını olduğu gibi kabul edip iman ettiler, te’vile ve temsile[6]sapmadılar. Bu sıfatların hakikatini bilmeyi ise Allah’a havale ettiler” der ve bu konuda Ehli Sünnet âlimlerinin sözlerini aktarır.
Beğavî’nin biyografisini yazan âlimlerin söyledikleri de bu doğrultudadır. İbn Şehbe, “et-Tabakâtu’ş-Şafiîyye”de[7]onun hakkında şöyle der: “Alim, ilmiyle amel eden ve selef âlimlerin yolu üzere giden birisiydi.” Taşköprüzade “Miftahu Dari’s-Saade”de[8]: “Dinde sahih akideye sahipti” der.
“Beğavî Tefsîri (8 Cilt)” için yorum yapan ilk kişi siz olun